Zübeyde Hanım 40 gün sürekli bizim evde misafirdi. Bir gün ben Palu'ya gittim. Bizim evimizde olan Zübeyde Hanım da köylümüz Molla Hasan'ın evine götürülür. Oradan da evinde tek başına yaşayan bir kadına misafir olur. O sırada köyü asker basar. Molla Hasan'ı döverler, işkence ederler. Çünkü Zübeyde Hanımın köyde olduğunu biliyorlar. Molla Hasan da yapılan işkencelere dayanamaz ve yabancı bir kadının, falan yaşlı kadının evinde kaldığını söyler. Askerler evi basar ve Zübeyde Hanımı alıp götürürler.
"Bir can yüzünden bir memleket yanmasın diye askere karışmadım"
Şeyh Abdurrahim Efendi'nin, eşinin askerler tarafından yakalandığını duyar duymaz köye geldiğini belirten Şahin, Şeyhin, köylülere şöyle hitap ettiğini aktarır:
Ne kadar asker olursa olsun ben eşimi onların elinden alırdım. Eğer ben böyle yapsaydım, asker köyünüze geri döner ve hepinizi evlerin içine doldurup yakardı. 'Bir can yüzünden bir memleket yanmasın' diye askere karışmadım.
Köye baskın veren askerler Zübeyde Hanımı yolda işkenceyle şehid ederler
Askerler, köyden alıp götürdükleri Zübeyde Hanıma yolda işkence ederler. Şeyh Abdurrahim Efendi'nin yerini öğrenmek isteyen askerlerin işkencelerine daha fazla dayanamayan Zübeyde Hanım, sonunda ruhunu Rabbine teslim ederek şehadete erişir.
"Askerler sürekli köyümüze gelir ve yerlerini söylememiz için bizlere işkence ederlerdi"
Şeyh Abdurrahim Efendi ve eşi Zübeyde Hanımla ilgili anıları anlatan Şahin, şöyle konuştu:
Şeyh Abdurrahim Efendi'nin köyümüze yakın dağlarda olduğunu ve köye gelip gittiğini, eşini sakladığımızı bildikleri için askerler köylüleri döver ve işkence ederlerdi. Özellikle köyde tanınan 10 kişiye döver ve 'Şeyh Abdurrahim Efendi nerede? Eşi nerede? Size ait silahlar nerede?' diye sorular sorarak işkence ederlerdi. Bizler de kendi aramızda konuşmayacağız dair söz verdiğimiz için konuşmazdık.
Bir gün askerlere komuta eden kişinin, köylülerden 10 kişiyi yanına çağırarak işkenceye başladığını aktaran Şahin, o günlerde yaşananları olayı yaşayanların dilinden şöyle anlattı:
Askerler bizi götürürken yolda işkence ediyordu. Ben dayanamayarak bir başçavuşa para uzattım 'Yeter artık bizi işkenceden öldüreceksiniz' dedim. Bizi Yanlızdamlar (Guma) köyüne götürdüler. Yeni kesilmiş hayvan derilerini üzerimize koyarak bizlere işkence etmeye devam ettiler. Komutan, Molla Said adlı kişiyi yanına çağırarak ona birçok soru sorar. Molla Said'in verdiği cevaplar karşısında şaşıran komutan ona şu teklifte bulunur: 'Sizler Şeyh Abdurrahim Efendiyi bize teslim edin, siz de kurtulun, biz de kurtulalım.' Bu teklif karşısında Molla Said, 'Ben onun yerini bilmiyorum, siz bulun!' karşılığını verince, komutan ona 'gidebilirsin' diyor.
"Bu cevap üzerine Molla Said, 'Bana karışılmayacağına dair bir belge ver ki gideyim. Yoksa yolda askerler beni yine tutup işkence edip hakaret edecek.' deyince, kendisine gerekli olan belge verilir. Oradan ayrılan Molla Said, Şeyh Abdurrahim Efendi'nin yanına gelerek durumu anlatır. Şeyh Abdurrahim Efendi de 'Kendinizi bunların zulmünden, işkencesinden koruyun! Nasıl koruyabiliyorsanız kendinizi öyle koruyun." karşılığını alır.
"Şeyh Abdurrahim Efendi: Bizler bu kıyamı yapmasaydık, Allah bizi mesul tutacaktı"
Hacı Mehmet Şahin, son olarak babasının dilinden şöyle konuştu:
"Bir gün Şeyh Abdurrahim Efendi köye geldiğinde bizlere şunları söyledi: Biz dünya hayatı için bu dağlara çıkmadık. Davamız Allah'ın dini içindir. Biz dünya hayatının idamesini sizden daha iyi biliriz. Biz kıyam etmez isek mahşer günü Allah ve Resulü'nün iki yakamızdan tutup bizi hesaba çekmesinden korkarız. Bizler bu memlekettin alimleriyiz. Bizler bu kıyamı yapmasaydık, Allah bizi mesul tutacaktı. Bugün bu kıyamı yaparak malımızdan, canımızdan vazgeçtik." (İLKHA)