ÇAĞLAR ÖTESİ BİR HAKİKAT: ÖLÜM

SELAMİ ÇEÇEN

 Hepinizin malumudur her ki her çağın kendine göre bazı şartları, bazı gereklikleri vardır. Ve dindarıdan dinsizine bilgilisinden cahiline kadar insanların büyük bir çoğunluğu bu gerekliliklere ayak uydurur .

  Mesela  bu çağa baktığımızda bu çağ teknoloji çağı. Teknoloji bu çağın vazgeçilmezi. Hayatın her alanında teknolojinin etkisi vardır. Günlük hayattaki aktivitelerden tutun şehir yapılanmasına ondan tutun kullandığımız ev eşyalarına kadar. Mesela hemen herkesin elinde bir akıllı telefon görürsünüz. İnternet kullanmayan insanlar çok azdır çevremizde. İçinde televizyon olmayan ev yok gibi.  Bu durum(çağa ayak uydurma) sadece bizim çağımız için geçerli değildir. Her çağın kendine göre şartları gereklilikleri olmuş ve insanlar hayatlarını bir noktaya kadar bu şartlara göre şekillendirmiş.

  Mesela teknolojinin az geliştiği 100 yıl öncesine gidelim. O dönemin de kendine göre şartları gereklilikleri olmuş. Ve o dönemde de insanlar çağın gerekliliklerine ayak uydurmuştur.     

  Dolayısıyla o zamanın insanıyla bizim yaşamımız arasında ciddi farklar vardır. Mesela 100 yıl önce insanlar bizim gibi 15 20 katlı evlerde yaşamıyordu. En fazla 2 3 katlı evlerde yaşıyordu. Bizim gibi bir ülkeden bir ülkeye bir kaç saatte gidemiyorlardı. Akşam eve gidince aktiviteleri televizyon izlemek değildi. Bu örnekler çoğaltılabilir. Aklınızda bir canlandırsanıza o zamanın bir gününü. Bizim bir günümüzle ne kadar farklı değil mi?

 Devir değiştikçe çağ değiştikçe doğal olarak şartlar da değişiyor ve buna bağlı olarak insanlarda değişiyor. Fakat maalesef bu değişim son asırda insanların ahiretini heba edecek bir seviyeye gelmiştir. İnsanlar imandan islamdan uzaklaştıkça vicdanlarını rahatlatmak için zaman değişmiş herkes böyle demeye başlamıştır.

Fakat çağın gereklilikleri şartları ne kadar değişsede çağın  müdahale edemediği bir hakikat var, bizi bekliyor; ölüm. Soğuk, acımasız, pervasız bir hakikat. Ve bu hakikat sadece bir kısmımıza has değil. Hepimizi bekleyen bir hakikat bu.

  Zaman değişsede şartlar değişsede ihtiyaçlar değişse de ölüm değişmiyor. Üstad bediüzzamanın tabiri ile ölüm öldürülmüyor ve kabir kapısı kapanmıyor. Ve ölümün beraberinde getireceği mükafat ve mücazat da değişmiyor. Ve herkesin aynı haltı yiyor olması da bizi kurtaramayacak.

  Üstad bu hakikati şu veciz sözlerle ifade ediyor: Ey nefsim! Deme: "Zaman değişmiş, asır başkalaşmış, herkes dünyaya dalmış, hayata perestiş eder. Derd-i maişetle sarhoştur." Çünki ölüm değişmiyor. Firak, bekaya kalbolup başkalaşmıyor. Acz-i beşerî, fakr-ı insanî değişmiyor, ziyadeleşiyor. Beşer yolculuğu kesilmiyor, sür'at peyda ediyor.

   Hem deme: "Ben de herkes gibiyim." Çünki herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. Herkesle musibette beraber olmak demek olan teselli ise, kabrin öbür tarafında pek esassızdır.

  O yüzden son sözümüz değişenler bize değişmeyenleri unutturmasın. Vesselam

Etiketler:
Paylaş: