SOSYAL(LEŞ)ME

M. ELİF SÖNMEZ

       
Çağımız insanlarının özellikle gençlerin;
“Kimse beni anlamıyor’’gibi depresif bahanelerinin,
çokça mevcut olduğu sosyal medya platformları tarafında kuşatılmış bulunmaktayız. 
Bu durum zihinlerde pek çok belirsiz soru üretiyor: 

Örneğin dijitalleşme seçenek mi, yoksa zorunluluk mu? 
Bu sorunun cevabını teknoloji ve zamanın ekseninde düşünebiliriz…
Aslına bakarsak;
sosyal medyayı, ‘’asosyal medya’’ olarak tanımlamamız daha isabetli olur. 

Çünkü insanları topluma kazandıracağı yerde toplumdan uzaklaştırıyor. 
Sosyal medyada insanlar;
günlük hayattan farklı olarak fiziklerini değiştirip, kişiliklerini ortaya koyuyorlar.(?) 
Bunun sonucunda birçok kişide cahil cesareti ortaya çıkmaktadır. 
İki kelimeyi bir araya getiremeyen yenik, 
asosyal insanların sığındığı yer olup;
 kaba söyleyişle herkes mandıra filozofu.

Günümüzde trend olan “MIŞ” gibi yaşamak;
İnsanların birbirine güvenmediği halde güveniyormuş gibi yaptığı, 
mutsuzluktan kıvrım kıvrım kıvrandığı halde mutluymuş gibi yaptığı…
 Bu durumlar insanlarda kişilik bozukluklarına sebep olur. 
Karakterinde tuğlalar eksik kalır. 
Bu onların olgun bir yetişkin olmasını engeller.

Bunların dışında en mühim olan;
özel hayatın ‘’gizliliğinin’’ tehdit altında olmasıdır. 
Özel hayat her bireyin,
Özellikle de Müslüman’ın kırmızı çizgisi olmalıdır. 
‘’ … Gizlilikleri araştırmayın…’’(Hucurat 12)
Müslüman sabit bir şekilde durup da dinini yaşayamaz. 
‘’Beşikten mezara ilim size farzdır.’’ diyen bir peygamberin ümmetindendir.
O, Krizleri fırsata dönüştürecek kıvrak zekâya sahip olmalıdır.
Değişen şey insanlardır, zaman değil! 
Biz Müslümanlar “Zamana ayak uyduramadı”  gibi klişe sözlerden kaçınıp,
zamanın iplerini bizzat elimize alıp zamana zekamızla damga vuralım. 
Eğer İslamiyet sosyal medyada yoksa biz ona getirelim.
Sağlıkla kalın.  

Paylaş: