Konformizm Çağı’nda Bir İlahî İnkılaptır Peygamberler Tarihi -1

M.Selahaddin Çelik

Son 70 bin yıllık “şuur ve bilişsel devrim” sonrası insanlık serencamına bakarsak, bizde doğuştan dine bir yatkınlık ve kabiliyet olduğu kesin… Buna “din kabiliyeti” diyoruz. Gerçekten de ateist de dahil potansiyel olarak, herkes bir dine inanabilir. “Yok ben asla bir dine inanamam!” diyen bir birey için de aynı bu durum geçerlidir. Nitekim bu peşinci kişilerden çok kimsenin de dine girdikleri vaki. Belki, sadece uygun bir yer ve ortam gerekli: Kimi zaman dehşetli bir deniz dalgası, kimi zaman hayırlı ve uyarıcı bir rüya, kimi zaman, ikna edici akıllı bir salih kul…

Fakat konumuz bu değil. Konumuz daha tehlikeli. Özelde diyoruz ki; metafiziği anlamada bir genel körelme var. Modern insanın; dini ve peygamberi anlama güdüsünde bir azalma olduğu da kesin bir gerçek. Neden? Çünkü insanlık artık, tabiattan uzak yaşıyor, doğal yaşamdaki yıldızları görüp de altında uyumuyor. Sanal bir dünya ile meşgul ve dine de “dışardan” bakıyor. Hâlbuki inançlar içerden yani empati, tatmak, inanmak ve sevmekle kendilerini açıyorlar. Bazı şeyler dışardan anlaşılamaz. Mesela “aşk” denen şey asla dışardan bakılamaz ve ölçülemez.

Öte yandan modern insan çok aşırı akliyât ile de meşgul, tek yönden “anlam kasları”nı güçlendiriyor. Bu da manevi kasını kullanmadığı için ruhsallığı anlamasını zorlaştırır (hatta dindar dahi dini bilgi ve akla hapsetmekte). Ayrıca başka sebepler de var: insanın düşünemeyecek kadar dolu ve meşgul olması, annesi olan tabiat yaşamından uzaklaşması ve onu uzaklaştıran fikir ve de ideolojilerin perdeleri de cabası...

Beri taraftan modern insanlık, geçmişte dinle de nasıl ezildiğini ve aldatıldığını da görüyor. Ki bu uzaklaşmayla, dine ceza da kesiyor… Hem aynı insanlık, %90 dünyevi arzularla ve materyallerle ezilse ve aldatılsa da dünyacılığını bırakmıyor. Bu da onun derin bir çelişkisi, hatta onun kötü niyeti…

***

Bu girişten sonra bir kritik yapmak durumundayız. Bana göre hali hazır, peygamberler tarihi yazım tarzı, fikri çölleşme karşısında hikâyeler sunmaktadır. Müslüman alimlerin yazmış oldukları siyer + peygamberler tarihinin, “sosyolojik sağduyu” ile ve “asrın dili”, hatta gelinen “evrensel ontolojik akıl ve birikimle” alakası yok gibi. Yani eski yazım dili, uslup ve yorumları -daha doğrusu yorumsuzlukları- bizim zihin dünyamıza hitap etmemektedir. Bunun en bariz yansıması, onları okurken güncel dünyamız ile bir bağ kuramamızdır. Üstelik de bizzat o zamanı da tam kurgulamış değillerdir. Müverrihler, olayların sonuçlarını yazmakta mahirseler de, sebepleri tahlilleri bir hayli çoraktır. Çağa ve algılara dönük bir açılımları yok gibidir.  

Esasen konformizm’in kaynağı olan teknolojiden bahis açılmalı. Nadir insan hariç teknolojinin vahşiliğinden bahis açan yok. Teknoloji canavarının yediği milyar genç ve çocuk, saptırdığı kadın ve erkekler, bombaladığı Halepçeler... Teknoloji, bizim insanlığımızı yemeğe başladı. Bizden parçalar koparmakta. Üstelik bu durum daha da kötüye doğru gidiyor. Teknoloji biz insanları şekillendirip, çoğaltıyor: dizi kadın, obez adam, telefon sapığı, porno manyağı,…

Öte yandan biz de farklıyız. Dindarlar da bir değillerdir. Kiminde daha çok “akli dindarlık”, kiminde “mistik dindarlık” ve bir de ikisini de içine alan “dengeli dindarlık” var. Bu anlamda dengeli olmadığımızı daha çok akli yâda diğer mistik yöne kaydığımızı ve modernite ile beraber daha çok akli olduğumuzu hatırlatmak gerekir.

Öte yandan “konformizm çağı”, materyalist tüketim kültüründe savrulmuş olduğumuz; çokluk krizi, obezite, rahatlık, umursamazlık, ahlaksızlık denizinde edepsizliğin kaynağıyla barışık yaşama ve dünyaseverlikle kendini gösteren genel evrensel durum...

Konformist Müslüman da bu bolluk içinde insani ve İslâmi duyarlılığını büyük oranda yitirmiş, evler, arabalar, şehvet ve kapitalistçe yaşama kendini kaptırmış kişi.

Şu halde konformist Müslüman, emperyal-liberal ve seküler değerlerin standartlara uygun düşünen ve yaşayandır. Düşünürken İslâmi referansları ve ölçütleri yitirmiştir. Hem Müslümandır hem kapitalist, hem dindardır hem milliyetçi, hem hem…

Konformist Müslüman, sorgulamayı da artık bırakmış, işe-aşa kapılmış, İslamî heyecanını yitirmiş ve amaçsızlık içinde çırpınan kişidir.

Kanaatim odur ki uygun bir siyer ve peygamberler tarihi yazımı ile rahatımız bozulmalıydı. Kötülük ve nefsanilikle geçen zevkçiliğin bağrındaki manevi cehennemleri bize göstermeli, hak ve farzların içindeki manevi lezzeti de bize tattırmalıydı. Nitekim peygamberler de bunu yapmışlardı.

Siyer ve peygamberler tarihine yaslanan bir “eleştirel bilinç” bizim bu konforculuğumuzu bozma şuuru verebilir. Bu bilinci kazanmamız gerekir.

Öte yandan dini metinleri böyle dar ve bağlamsız işleyen dindarımız (hatta dindar yobazımız) –kimi zaman-, Tanrının militanı gibi davranmaktadır. Dindar, kimi zaman “Tanrıdan rol çalmak”ta ve fazlaca şişirilmiş ve peşinci hükümler vermektedir. Adeta Tanrı gibi helal-haram, hak ile batıl, kafir yada müslüman ayırımı yapmaktadır. Biz böyle bir sapkın bilinci ve had bilmezliği kast etmiyoruz. Sağlıklı bir eleştirel bilinç; kaos değildir. Belki evrenin ilk başlangıcı gibi yaratıcı bir patlama, kaostan bir kosmos çıkarma ameliyesidir.

Hâsılı ilk tespitimize göre günümüz insanına özellikle “peygamberler tarihi”, sanki hiçbir şey veremeyecek bir şekilde yazılıp çizilmektedir. Güncel hayatta ve entellektüel hayatta bazı atıf ve meseller hariç, peygamberler tarihinin hükmü yok gibidir. Oysa böyle olmamalıydı. Modern dünyanın putlarını (teknoloji putu, devlet putu,…) gören bir zihniyetle de tarih yazılmalıydı.

 

Paylaş: