Çağdaş Kavramlar ve Beşeri Akımlar Üzerine – (3. Bölüm)

M.Furkan Aslan

Bir önce ki yazımızda Kapitalizm’ı ele almıştık. Bu yazımızda Kapitalizm ile direk ilintili olan Emperyalizm’i mercek altına alacağız.

(Emperyalizm: kapitalizm’in en yüksek aşaması!)

Emperyalizm, yayılmacılık veya ekspansiyonizm, bir devletin veya ulusun başka devlet veya uluslar üzerinde kendi çıkarları doğrultusunda etkide bulunmaya çalışmasıdır. Etkileyen devlet, etkilenen devletin kaynaklarından "yararlanma" hakkına sahiptir. Yani bildiğimiz anlamıyla o devleti/bölgesi talan etme yetkisini ele geçirir!

Fransızcadan türeyen bu cümle, aynı zamanda ‘’İmparatorluğun buyruğu/emri/isteği’’ manasına da gelmektedir. En açık ve anlaşılır tabiriyle emperyalizm, yeniden‘’barbarlığa dönüş’’ hareketidir.

Konumuza, Merhum Üstad Seyyid Mevdudi’nin ‘’Tefhimu’l Kur’an’’ isimli eserine göz atarak başlayalım.

Neml Süresinin 34. Ayetini tefsir ederken ‘’Emperyalizm’’ kavramına değinen Mevdudi, Emperyallerin girdikleri bölgelerin sadece maddi-ekonomik, varlıklarını değil, kültür, medeniyet ve sair etnik unsur miraslar gibi değerleri de talan edip yerine kendi istedikleri sistemleri yerleştirmeyi amaçladıklarını izah ettikten sonra, bir milletin saygınlığını, kıymetini, özgürlük ve özgünlüğünü nasıl bozguna uğrattıklarını devamla belirtir.

Dedi ki: "Gerçekten hükümdarlar, bir ülkeye girdikleri zaman, orasını bozguna uğratırlar ve halkından onur sahibi olanları hor ve aşağılık kılarlar; işte onlar, böyle yaparlar."(Neml,34)

‘’Bu bir cümle ile emperyalizmin mükemmel bir tenkidi yapılmıştır. Kralların başka ülkeleri işgal etmeleri, galip orduların esareti altına girmiş olan halklara karşı uyguladıkları baskı ve şiddet, hiçbir zaman onların ıslahı ve hayrı uğruna olmamıştır. Bir topluma Allah'ın lütfettiği imkan ve gıda kaynaklarını ele geçirmek ve sömürmek işgallerde her zaman değişmez hedefler olagelmiştir. Böylece o toplum, direnemeyecek ve ülkenin imkanlarından hiçbir pay alamayacak bir şekilde kuvvetsiz ve zayıf bir duruma düşürülür. Bu hedefe ulaşmak için de ülkenin refah, güç ve saygınlığını sağlayan tüm kaynaklarına el koyar. Bir milletin saygınlık ve bağımsızlığını sağlayan her şeyini yok eder. Ayrıca kölelik, dalkavukluk, ihanet ve birbirini jurnal etmek gibi aşağılık davranışlar benimsettirilerek ülkenin asıl sahibi olan kimseler dejenere edilip soysuzlaştırılır. Neticede yerlilerin, sömürgeci emperyalistleri taklit ve kültürlerine karşı hayranlık duymaları sağlanmış olur. Bunun yanı sıra, yerli halkın, kendi kültür ve şahsiyetini oluşturan ortak değerleri küçümseme kompleksine kapılması için ne gerekiyorsa yapılır. Böylece, kültürlerine ait en kutsal ata miraslarını satmaktan çekinmeyecek ve ülkenin gerçek sahiplerini menfaat karşılığı her türlü ihaneti yapmaya hazır aşağılık bir şahsiyetler derekesine düşürmüş olacaklar.’’(Tefhimu’l Kur’an – Seyyid Ebu’l Al’a Mevdudi)

Evet, emperyal güçler tasallutları altına aldıkları bölgelerde adeta bir kan emici vampir misali, orada ne kadar değer yargısı mevcut ise kaldırıp kendi düzenini zorla oraya yerleştirir. Konumuzu yaşanmış somut bir örnekle izah edelim:

Tarihçi İhsan Süreyya Sırma hoca’nın bir konuşmasında dinlemiştim.

Gittiği bir Arap ülkesinde Arapça seminer verdiği sırada bir öğrenci söz hakkı isteyip şöyle bir talepte bulunur ‘’Hocam! Ben Arapçayı tam anlamıyorum. Fransızca devam etseniz olur mu?’’

İhsan hoca şöyle cevap verir: ‘’İşte Emperyalizm budur!’’

Mevcut kapitalist hegemonyaların, bugün direk ya da dolaylı olarak işgal ettiği İslam beldeleri içerisinde her türlü şeytani faaliyetlerini sürdürmeleri, bizatihi kendi tarihi geleneklerinin bir parçasıdır.

İktisadi ve tarihsel meteryalizm’in öncüleri, yaptıkları barbarlık ve vahşete şöyle bir teori uyarlar:

‘’Emperyalizm ekonomik bir problem değildir. Onun insan ve insani değerlerle bir ilgisi yoktur. Zalimdir veya değildir gibi bir söylem üretilemez. Çünkü o kedinin fareyi yemesi kadar doğaldır. Aynı zamanda yapılması gereken bir faaliyettir. İyidir veya kötüdür gibi bir değerlendirme yapılamaz.’’

Bu sözler modern(!) medeniyetin kurucuları arasında bir serlevha mahiyetindedir…

Şeytani ihtiraslarının gerçekleşmesi halinde ortaya çıkacak açlık, asimilasyon , kıtlık, savaş, hastalık, katliam, göç vb. gibi felaketlerin ortaya çıkması bile kendileri için doğanın ve tabiatın tabiî döngüsü kadar doğaldır!

 

Emperyalizmin en ziyade suistimal ettiği noktalardan biri de inanç sistemleridir. İnanç yapılarını tahrif edip kendi çıkarları uğruna evirmeye çalışır. Bir örnek vermek gerekirse, Dr. Ali Şeriati’nin ifadesi ile emperyalizm, dinin dünya hayatından ayrı olduğu safsatasını ortaya attığını ifade eder. Böylece İslam gibi sosyal hayatın her tarafına dokunan/temas eden din anlayışını, hayattan soyutlayıp salt ruhban bir anlayış vucuda getirmek istemiştir.

Açıkçası emperyal güçlerin istedikleri Müslüman modeli şudur:

-Hiçbir siyasi/politik olaya karışmayan,

Yardımlaşma ve dayanışma anlayışından uzak yaşayan,

Hakkı ve adaleti tavsiye etmeyen,

Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker kaidesine riayet etmeyen,

Kendisinin ve Müslümanların hakkını talep etmeyen,

Realitenin her türlüsünden uzak bir hayat yaşayan..

Hülasa, Allah’ın kendisine yüklediği her türlü sorumluluk bilincinden uzak yaşayan bir Müslüman modeli! 

Böylece emperyal güçler, bu insan tipi üzerinden her türlü planı gerçekleştirebilir.

Bunun bir neticesini şöyle aktarır Dr. Şeriati, ‘’Afrikalı, sömürüyü sezdiği zaman, dördüncü kuşağını yetiştiriyordu emperyalizm..’’

 

Son olarak toparlamak gerekirse;

Emperyalizmin temelinde şu üç ihtiras duruyor:

Otorite sevdası, para hırsı, güç ihtirası!

İlginçtir ki Rabbi Rahim, Kur’anı Kerim’de özellikle üç putun ismini zikrediyor. Lat, Uzza ve Mennat.

“Lât” kelimesi etimolojik olarak “ilah” kelimesinin bozulmuş hali ve mutlak otoriteyi ifade ediyor;

“Uzza” kelimesi bunu tamamlıyor.“Güç”, “kuvvet” anlamına geliyor; 

“Menat” ise yine çok tanıdık: Menna/Mamon/Money/Many/Menat/Manat…

O bildiğiniz “para” demek yani.

Lât: Otorite…

Uzza: Güç…

Menat: Para…

Sonuç olarak emperyalizmin üç bileşkesi…

 Bir sonra ki hasbihalimizde görüşmek üzere..

Hâyırla Kalınız..

Son Paragrafta Faydalanılan Kaynak: (Yaşayan Kur’an Türkçe Meal-Tefsir: Nüzul Sırasına Göre)

 

Paylaş: