KLİŞE SÖYLEMLERDEN MÜNEVVER DÜŞÜNCEYE

M.Furkan Aslan

Günümüz İslam toplumları/ülkeleri, hemen her anlamda kendilerine yetebilmekle birlikte Batı’ya hiçbir ihtiyaçları olmayacak düzeyde gelişmiş bulunmaktadırlar.
Bilim, teknoloji, toplum, kültür vs. her anlamda ilerleme kat etmektedirler.
Fakat ne yazık ki, ırk/dil/mezheb/meşreb/etnik/mizaç unsurları gibi farklılıkları birer kültürel/toplumsal zenginlik olarak kabul etmemiz gereken yerde bunları birer ayrıştırma ve tefrika olarak görmekteyiz.
Böylece birbirimizden gereği kadar istifade edememek ile birlikte belki düşmanca tavırlar bile sergilemekteyiz.
İslam Toplumları/Ulusları olarak birleşmemiz gereken onca ortak paydamızı bir köşeye bırakıp sığ ve taasupkarane tarihsel/sosyal ihtilafımızı dillendirmemiz gerçeği ne de hazindir…
Kaldı ki, bu ihtilaflarımızın hiçbiri imani/itikadi meseleler değildir. Genel olarak üzerinde sabit nasslar bulunan Tevhid, Nübüvvet, Mead vb. gibi konularda ki ittifakımız bile şeksiz şüphesiz birbirimiz ile sağlam ilişkiler oluşturmamız için yeterli kaynaklardır.

Klişe söylemlerden yola çıkarak, birbirimizin değer yargılarına gayr-i ilmi ve  gayr-i ahlaki yaklaşmamız, bu birlikteliği zedeleyen yegane unsurdur.
Üzerine söz söylediğimiz her meselenin hakikat ölçüsü şudur:
Eğer ki söylemlerimiz, İslam’ın ve Müslümanların hayrından ziyade İslam düşmanlarının, ihtilaf ve fitne komitelerinin faydasına ve yararına ise o sözü söyleyen kim olursa olsun hangi makamda söylerse söylesin, fitne o kişinin ruhunda hakim olmuştur. Söylemleri ile Müslümanları birbirine kırdıran, birbirlerinden uzaklaştıran ve dahası aralarına nefret ve hased tohumlarını serpen her dil; fitne ve fesadın dilidir.
İyi bilelim ki, bu klişe söylemlerin ve sığ düşüncelerin takipçileri; direk ya da dolaylı, bilinçli ya da cahilane İslam düşmanlarının hesabına hizmet etmektedirler.  
Bu aziz ve mücehhez ümmetin fertleri/toplumları arasına böylesine kötü işler serpen ve yayılmasına sebep olan her birey, fiil, icraat, tutum ve davranış, ancak İslam’ın ve Müslümanların düşmanlarını memnun etmektedirler.
Bunu iyice kodlamamız gerekiyor ki, faydasız klişeleşmiş söylemler ve tavırların İslam ümmetine hiçbir faydası bulunmamaktadır. Yüzyıllardır süregelen ayrışmamızın sebeplerinin en temeli budur. 
Bu söylemlerin zararlı yansımalarını, bugün İslam toplumları olarak Afganistan/Suriye/Irak/İran başta olmak üzere, birçok İslam ülkesinde görmekteyiz.

Klişe söylemler, akıl ve kalp dairesinde yer edindiğinde, erdem/ahlak/fazilet gibi Rabbimizin fıtratımıza yerleştirdiği güzellikleri ekarte etmektedir. 
Entelektüel veya daha bilindik anlamıyla münevver düşünce, klişe söylemlerin tam karşıtıdır. Bu bağlamda, birey ve ümmet adına aramızdaki tefrikalara sebep olan şeyler sorgulanmadan dillendirilen klişe söylemlerdir. 
Unutmayalım ki farklılık demek, karşıtlık demek değildir. Farklı olmak, bir başka şeyin tam zıtında durmak ya da ona cephe almak manasına da gelmemektedir. Farklılık, müsamaha gösterilmesi gereken fıtri ve doğal bir tutumdur. İslam toplumları/bireyleri olarak, her türlü farklılığımızdan daha ziyade ortak paydalarımız bulunmaktadır. Münevver/aydın düşünce biçimi, her türlü farklılığımızın mizaç ve meşrep gereği olduğunu algılayabilmektedir. Buna da tabii olarak hoşgörü ile bakmaktadır. 
Akl-ı selim bir tarzda ve münevver bir düşünce biçimi ile Kur’an’i bir ifade olan ‘’Ümmeten Vahideten’’ yani tek bir ümmet gerçeği ile yüzleştiğimiz vakit, klişe söylemlerden sırf Rabbimizin rızası için vazgeçmemiz hakikati ortaya çıkmaktadır. Zira ümmet olarak bizim vahdet içinde olmamız Rabbimizin ehemmiyetli bir emridir.
Bu gerçeklik ile sağlam bir rabıta kurulamaz ise doğacak zarar ve ziyanın hepimize mal olacağı gerçeği de Kur’an’ı Kerim’de vazıh bir ifade ile belirtilmektedir. ‘’Allah’a ve Resulüne itaat ediniz. Birbiriniz ile çekişmeyin. Yoksa içinize korku düşer ve kuvvetiniz elden gider…’’ (Enfal, 46)

Münevver düşünce demek, bireyin ve toplumun hayrına/faydasına düşünebilme kapasitesine sahip bir düşünce biçimi demektir. Yaşanan gelişmeleri, olay ve olguları bir ideolojiyi savunan amigo misali değil; aksine, erdemli ve sosyal bir bilinçle değerlendirmek demektir. 
Münevver düşünce biçiminde faal olan bilinç, ‘’ayırt edici aklın’’ ürünüdür. Yani fayda ve zararı; hayır ile şerri; hak ve batılı birbirinden tefrik edecek düzeydedir. Klişeleşmiş söylemlerden arınıp selim akılda karar kılmamak, birey için birer bedbahtlık sebebidir. Nitekim Kur’an’ı Kerim’de şöyle buyrulur:
‘’…Akıllarını kullanmayanlar üzerine Allah bir uğursuzluk yükler.’’(Yunus, 100)

Kadim bir kültür, aydın bir medeniyet, mahir bir maziye sahip olan bereketli İslam nizamımız;  vahdet içinde olabileceğimiz bir zemine sahiptir. Öyle ki, 1400 küsur sene önce Allah Resulü insanlık tarihinde görülmemiş bir birlikteliği çok veciz bir benzetme ile buyurmuştur:
‘’Müminler birbirilerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvları da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalıklara tutulurlar.’’ (Buhari, edeb; Müslim, birr)
Rabbimiz! 
Düşünce dünyamızı münevver eyle ve Sırat-ı Müstakim üzere kıl…

Bir sonra ki hasbihalimizde görüşmek niyazıyla..
Hâyırla kalınız…

 

Paylaş: