“Allah” ve “ Tanrı”

Hasan KAYA

Rab ve İlah olan Allah’a hamdolsun.

İnşallah insanlığın büyük bir saplantıda olduğu bir kavramı anlamaya çalışalım.

Şanı yüce Allah(cc) insanları “yeryüzünde halife” olarak yaratmış, yeryüzünün tüm güzelliklerini Halife’sinin emrine vermiş ve kendisinden de yalnızca “Allahtan başka İlah olmadığına” kayıtsız şartsız imanı şart koşmuştur. Halife de zaman zaman bu kurala uymuş, bazen de bu kuralı çiğnemiştir.

Üzerinde durmak istediğim “Allah” ve “ Tanrı” kavramları.

Yaratan ve yarattıklarının hayatlarının her alanına müdahale eden; şanı yüce ‘Allah’ ve yaratılanların belli felsefi dogmalarla göklere hapsettikleri dünya işlerinde hiç faal edilmeyen ‘Tanrı’ söz konusu.

Özelikle İslam toplumlarında laikleştirme hareketleri sonucu Allah’ı, Tanrılaştırma faaliyetleri had safhaya ulaşmış durumda.

Biliyoruz ki; “yaratıldıktan sonra başıboş bırakılmayacak” olan insanı Allah (cc), hayatlarının her alanına müdahale edip en iyi şekilde idamelerini sağlamak için Resuller ve Vahiy göndermiştir. İnsanlarda belli bir zaman vahye ve resule uymuş akabinde nefsin ve şeytanın aldatmaları sonucu hak yoldan sapmıştır.

İşte tam da bu noktada Allah ile Tanrı lafızlarıyla ve anlamlarıyla karşı karşıya geliyoruz.

Allah; yaratan, yoktan var eden, eşi benzeri olmayan, ortaksız, evveli ve ahiri olmayan gibi her türlü noksan sıfatlardan münezzeh olan, güç ve kudret sahibi, tek ve sanı yüce Rabb ve İlah.

Tanrı ise nefse ve şeytana uyduktan sonra insanların kendi zihin dünyalarında oluşturdukları, istediklerinde sığınacakları ve sıkıntılarına bir yumuşatma dileyecekleri, felsefi düşüncelerinde istedikleri her kılığa büründürebilecekleri, belli kabul görmüş dogmaların sahibi, göklere hapsedilmiş ve reddi her an mümkün varlık.

Peki ne fark var?

Özellikle günümüzde entelektüel kesimin Tanrı kelimesini çok sık kullanması yazı dilinde ağırlığı bu yöne vermesi, toplumda da yaygınlaşmaya başlaması toplumsal ve psikolojik getirilere sahip.

 Toplum olarak, insanların hayatlarını devam ettirmek için bir Allah’ın hayat düsturlarını kabul ettiklerini, hayatlarını helal haram çerçevesinde sürdürdüklerini, bir konuda karar verirken çerçeve çizecekleri kapsam, yaratılanların Yaratanın kendilerine müdahalesini kabul ettiklerini ve buna göre en ideal hayatı yaşadıklarını; diğer taraftan göklere hapsedilmiş, herhangi bir işlevi olmayan yada insanlar tarafından bir işlev görmesine izin verilmeyen, her şeyin kararının insanlar tarafından düşünsel çabalar sonucunda verildiğini ve insanların insanlar tarafından yönlendirilmesi sonucu yanlışlardan çıkamamalarını ve bataklıklarda saplanmalarını, tarafsız ve insani değerlerle düşünelim.

Bir toplumun daha iyi bir duruma gelmesinin bazı kavramlar üzerinden nasıl gerçekleştirildiği malum. Atanmış entelektüellerin ve fesat amacıyla çalışanların yapmak istediklerini görmekteyiz. Biz müslümanlara düşen kavramları en iyi ve anlamına en layık şekliyle kullanmaktır. Yaşadığımız toplumun değerlerini daha fazla kaybetmemesi için kavramların özellikle mahiyeti es geçilmemelidir.

 Amacımız “Allah’ın davasına hizmettir.”  Batıl hayranlarının İSLAM toplumlarında kavramlar üzerinden insanları nasıl çıkmazlara sürüklediklerini görüyoruz. Bu nedenle Allah kavramının toplumumuzda Tanrılaştırılmaması için çok dikkat etmeliyiz.

Allah (cc) kendine yardım edenlerin yardımcısıdır.

Selametle

Paylaş: