Ne kadar samimiyiz?

Metehan Çelik

Her sene Ramazan ayında yapılan bu saldırılar hem manevi hem de maddi şekilde İslam ümmetinin nabzını ölçmekten ileriye gitti. Maalesef sadece seyirci kalmakla yetinmekte, herhangi bir yaptırım uygulayamamaktayız. Bu Müslümanların ve kendini Müslüman diye tanımlayan insanların açık bir şekilde zilleti olmuş durumda. Evet, acı ama gerçek olan bir şey varsa o da Müslümanların içinde olduğu zillet ve çaresizlik durumudur.

Herkes bunun farkında ama çözüm ve çare üretilemez olmuş, üretilse bile yürürlüğe koyulamaz hale gelmiş.

İçine düşülmüş bir umutsuzlukla karşı karşıyayız. Dünyaya olan meylimiz artmış, ahirete olan sevgimiz azalmış.

Hayatı sever ve ölümden korkar bir hale gelmiş durumdayız. Müslümanlar tekrardan özüne ve dinine bağlanmadığı sürece bu zillet üzerimizde kalacak gibi görünüyor.

Siyonist işgalcilere bu zulmü, onların din adamları emrediyor. “Kudüs’ü yık yerine Süleyman mabedini inşa et. Büyük israil projesini hayata geçir ve dünyada kaos çıkar. Çıkar ki beklenen kurtarıcı gelsin.”

Evet, görünürde sayısızca çıkarı olan bu insanların en büyük hedefi yeryüzünde kendi dinlerini özgürce yaşamak var.

Peki, siyonist işgalciler bu kadar dinine bağlı bir şekilde sistemli çalışırken biz Müslümanlar ne zaman gaflet uykumuzdan uyanacak da bu zulme bir son vereceğiz?

Ne zaman kendi çıkarlarımızı bir kenara koyup da sadece Allah(cc) için bir araya gelebileceğiz.

Daha kaç insan şehit olacak, kaç aile dağılacak, kaç şehir, kaç ülke kan gölüne dönecek?

Mitingler düzenlendi, şehitler için gıyabi cenaze namazları kılındı. Hatta İslam Birliği Teşkilatı toplandı.

Maalesef toplantıda israil ürünleri meşrubatlar içildi. Meclise sunulan israil ile aramızdaki antlaşmalar kaldırılsın önerisine ret oyları kullanıldı.

Evet, gösteri yapıldı oyuncular oynadı, siyonist çete ise güldü geçti.

Bir avuç Müslüman mı? Onlar hâlâ bir kısmı çözüm üretmek için çırpınmakta.

Bir kısmı da şehit olmakta.

Paylaş: