GE(N)Ç EVLİLİK !

MUHAMMED ÖLMEZ

    Evlilik kurumu toplumun inşası, neslin muhafazası erkek ve bayanların sevgi ve merhamet temelinde kurduğu yüce bir kurumdur. Bu kurum aynı zamanda Peygamber (s.a.v.) tarafından övgüye mazhar olmuş hatta kendisine övünç kaynağı olmuştur.

 

   Buraya kadar çizilen tablo da bir problem görünmüyor. Lakin günümüz de kurulan evlilik müessesi ya da kurulamayan evlilik müessesinin nasıl bir girdap nasıl bir çıkmaz olduğu hepimizin malumudur. Günümüzde evliliğin önünde iki dağ bulunuyor. Ekonomik çıkmaz ve evlilikte 18 yaş sınırı…

 

Malum olduğu üzere ülkemizde altın fiyatları son aylarda almış başını gidiyor. Buna anne veya babaların, kimi zaman evlenecek bayanların uçsuz bucaksız istekleri de eklenince maalesef evlenmek, yuva kurmak gençlerin gözünde imkânsız bir hal almaktadır. Aslında imkânsız diye bir şey yok, imkânı bizler imkânsız hale getiriyoruz. El ne der konu komşu ne der veya falanın düğününde şu kadar altın şu kadar eşya vardı niye bende olmasın diye diye gençlerin önünü kapatmak aslında görmediğimiz bir tehlikenin alarm sesleri mahiyetindedir.

 

Yeni evlenen bir kardeşiniz olarak şunu itiraf edeyim ki; evlilik zamanı ne kadar çok altın olursa evlilikten sonra çok daha rahat ediliyor. Ama bu demek değildir ki borç harç edip de yıllarca o borcun altında ezilelim.

Anne ve Babalar size sesleniyorum!

Borcun altına koyduğunuz kişi sizin çocuklarınız sizin evlatlarınız!  Sırf gösteriş için değer mi gencecik fidanları boş yere strese sokmaya…

 

Şunu da unutmamak gerekir ki yıllarca borçlu kalmak ailenin saadetini de etkiler hatta bazı durumlar da aileyi kökten dağıtır.  Bu konu da sanırım en az iki gün konuşabiliriz ama meramımızı ifade ettik.

 

    Gelelim bir diğer problem olan evlilikte 18 yaş sınırına… Bu aslında ekonomik çıkmazdan bir şekilde kurtulan gencin önüne geçip “DUR” nereye gidiyorsun önünde daha büyük bir engel var” diyor.

 

Ülkemiz de maalesef 18 yaşına erişmemiş gençler evlenince alınlarına bir kara leke vuruluyor. Affınıza sığınarak söylüyorum tecavüzcü olarak isimlendiriliyor. Bu da yetmezmiş gibi cezaevlerine atılarak yıllarca eşinden ve çocuklarından uzak bir hayat yaşamaya mahkûm ediliyor. Bayanın kendi isteği ile evlendiği kocası sanki onunla zorla evlenmiş muamelesi görüyor. Birisi de kalkıp demiyor ki yahu size ne… Ülkemizde zina yapana ses yok, sevgiliyim diye gezene ses yok hatta daha kötüsü sapkın görüşlere, toplumu ifsada sürükleyen lgbti çevrelere dahi ses yok ama tertemiz duygularla evlenip yuva kurmak isteyenlere hem ses hem hapis var.

    Son olarak diyoruz ki gelin Allah aşkına bu gençlerin önünden çekilelim.

Yıkmak istediğimiz nesil bizim neslimiz,

soldurmak istediğimiz gençlik bizim gençliğimiz.

Gün gelip de aman ben ne yaptım demenden evvel yaptıklarımızı, düşüncelerimizi sorgulayalım ve ona göre adım atalım.

Paylaş: