Euro

43,6193

Dolar

38,5383

Altın

4.016,84

  • Ekleme: 29.04.2025 09:27 Güncelleme: 29.04.2025 09:27

Zenginliğin Çölünde Susuz Kalan Çocuklar – III

Final: Miras Değil Emanet

 

Altın kafeslerde büyüyen çocukların trajedisi, modern hayatın en acımasız ironilerinden biri. İstanbul'un lüks semtlerindeki o görkemli villalarda, her şeye sahip olduğu halde hiçbir şeyi olmayan çocuklar yetişiyor. Dışarıdan bakıldığında mükemmel görünen bu hayatların içinde, çocuk ruhları sessizce eriyor.

Bir iş adamının itirafı kulaklarda yankılanıyor:

"Ona her istediğini aldım. Sadece bir kez 'hayır' dedim. İşte o gün gitti."

Bu sözler, maddi bolluğun manevi yoksunluğu nasıl örtemediğinin acı bir kanıtı. Ünlü bir sanatçının kızının madde bağımlılığı hikayesi de benzer bir gerçeği gözler önüne seriyor:

"En iyi okullara gönderdik, en pahalı kıyafetleri aldık. Ama onunla oturup bir çay içmeyi unuttuk."

Ankara'da yaşanan bir başka trajedi ise eğitim sisteminin dayattığı başarı baskısının nelere mal olabileceğini gösteriyor. Üniversite sınavında istediği puanı alamayan genç kızın intiharı sonrası babasının itirafı yürek burkucu:

"Biz ona sürekli 'en iyisi olması gerektiğini' söyledik. Normal olmanın da bir seçenek olduğunu hiç konuşmadık."

Ve ne yazık ki bu hikâyeler nadir değil...

İstanbul'da bir özel okul öğrencisi, sadece sevgilisi ayrıldı diye değil, yıllardır kimseye "gerçek ben buyum" diyemediği için camdan atladı. İzmir'de varlıklı bir ailenin oğlu, arkadaş çevresine kabul görmek için uyuşturucuya başladı. Madde bağımlılığından kurtuldu, fakat ailesi onu sadece "tedavi faturası" kadar dinledi.

Antalya’da bir iş adamı, oğlunun intiharının ardından tek cümle söyledi:

“Ben çocuğumu lüks içinde değil, ilgisizlikte boğmuşum.”

Bu çocukların kayboluşunun ardında yatan nedenler artık görmezden gelinemez.

Marka giysiler giyen ama sevgi açlığı çeken çocuklar... Her dediği yapılan ama bir kere reddedilince dünyası yıkılan gençler... Aileler çocuklarını "mükemmel" olmaya zorlarken, hata yapma haklarını ellerinden alıyor. Her istediği alınan çocuklar ise artık "istemeyi" unutuyor.

Bu maddi doygunluk içindeki manevi açlık, çağımızın en büyük çelişkisi.

Sorunun çözümü ise gösterişli psikolog ofislerinde değil, sahih bir terbiye anlayışında saklı.

Peygamber Efendimiz’in çocuklara gösterdiği sevgi ve merhamet, bugünün dünyasında bir reçete gibidir.

“Çocuklarınıza sevgi gösterin, onları güzel terbiye edin.” buyuruyor Efendimiz.

Hz. Ali'nin şu sözü ise her çağın ebeveynine bir uyarı:

“Çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil, onların yaşayacağı zamana göre yetiştirin.”

Tegabün Suresi 15. ayet açıkça hatırlatıyor:

“Mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır.”

Ve biz bu imtihanı, en lüks okullara göndermekle değil, evladımızın gözlerinin içine bakarak verebiliriz.

Çocuk yetiştirmek, bir kariyer planı değil; bir dua meselesidir.

En pahalı okullar, en zeki hocalar, en iyi bağlantılar... Bunlar çocuğun iç dünyasındaki boşluğu dolduramaz. Belki de çözüm, her akşam çocuğumuzun elinden tutup “Bugün seni ne mutlu etti?” diye sormakta. Belki de “başarılı olmak” yerine “iyi bir insan olmak” için dua etmekte.

Hz. Mevlana ne güzel söyler:

“Çocuklarınızı kendi arzularınıza göre değil, onların kaderlerine göre yetiştirin.”

Çünkü hiçbir lüks okul, bir annenin tebessümünü veremez.

Hiçbir marka, bir babanın omuzuna yaslanan o başın değerini ölçemez.

Velhasıl, çocuk yetiştirmek bir "prestij projesi" değil,

bir emanet bilinci işidir.

Emaneti korumak duasıyla…

Bu yazı dizisinin sonuna geldik. Ama dilerim ki bu son, birçok aile için yeni bir başlangıca vesile olur.

Farklı bir Köşe'de buluşmak umuduyla

Kalın selametle

Yazarın Diğer Yazıları
Günün Yazıları

Çerez Politikası

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "çerez politikasını" inceleyebilirsiniz.