Darbeciler taşeron alanlara ceza kesiyor

Menderes YILDIRIM

Taşeron işçilerin kadroya alınmasıyla, garip-gurebaya aş ve iş verilecek.

2-11 Ocak itibarıyla bir milyon taşeron işçisinin; başvurularıtamamlandı. 40 günlük inceleme ve nihayet, 3 Mart'ta usulen sınavlar yapıldı. İlk etapta 450 bin taşeron işçi, “4/D Statüsüne”geçiş yapmış olacak.

Buraya kadar hoş güzel ama Eski Türkiye'nin Darbeci Şeytanları'nın verdikleri haksız cezalar, yine ocaklara ateş düşürüyor, garip-gurebanın rızkını kesiyor.

“İnceleme komisyonundaki” bir Eski Türkiye Zihniyetinden Biri'nin“terör suçu..(?!?)” demesi, komisyondaki çoğunluğun susmasına, garibanın mağduriyetine yetiyor. Komisyonda;cinayetler işlendi, yargısız infazlar yapıldı, yapılıyor.

15 Temmuz itibarıyla; karanlıklar cezalandırıldı, halkın iktidarıderken; darbeciler, yine aşılmaz dağ gibi fukaranın karşısına dikildi. Masum olduğu bilinen birileri için; “…evet amma sicilinde suç kaydı…(!?)” denilerek, masumiyetini ifadeden aciz olanların başvuruları geçersiz sayılıyor.

Dedik, yine deriz. Doğu'ya; mezhep, ırk ve kimlik üzerindenbakmış Dünün Beyaz Türkleri, Doğu'nun dramını anlayamaz! Milimetrik kafatası ölçücüleri; ötekilerin, yaşama hakkını bile anlayamaz, adil kararlar veremez. Bir çırpıda “caniye, teröriste”kaydederler.

*Geçmişte yaşadıklarımıza bakalım Allah aşkına!

Tüm Türkiye'deki hukuksuzlukların ezici çoğunluğu Doğu'da, Kürt Bölgesinde oldu beyler!

Diyarbakır Cezaevinde olanları anlatan kitaplar var. Sahibinin(!) göz ve mide zevkini bozsa da “.ok yedirilen” insanlar oldu. Sokak, stat, meydanlara mahreminin huzurunda üryan rencide edilen, sağlığından hatta canından edilenler oldu.

“03 Baskınlarıyla” pijama ile alınanlar, evine dönemeyenler; kör kuyulara atılanlar oldu.

Gece silahlı gündüz külahlıların elleri tetikteki zebanilerinininsafına kalan; asit kuyularına atılanlar; -sırf canını kurtarmak için-istemeyerek karanlıkların konu mankeni olup nice masum canlar yakan ama nihayetinde kendini de yakan mankurt mahkûmlar oldu.

Sülalesinin mirası kadim topraklarında; gecenin veya gündüzün bir saatinde, gözü dönmüş malum/karanlık zebanilerin dayattığı silahlara -zıkkım olasıca- tuzunu/ekmeğini verenler oldu.

Çağrıldığında, gelmeyen devlet; istenmediğinde de gitmeyen terör(!) tarafından “ihanet, işbirlikçilik, yardım ve yataklıktan”sorgulanıp damgalanan, yargılanan, müebbet yiyen, canından olanlar oldu.  

Vücudundan parçalar koparılarak ecel terleriyle; dayatılan idamlık suçları kabule zorlananlar oldu.

Zamanın kimi etkili ve yetkilileri de imanından olarak zalim/kafir oldu; iki dünyanın en müflislerinden oldu..

*Biraz insaflao da yoksa empati yaparak söyleyin bakalım.Bütün bu dayatmalara karşı ne yapardınız? Bir ekmek vermemek için çetelere kafa mı tutardınız?

İnancını yaşamak isteyen; kardeşliği, beraberliği konuşan; elifba dersine giderken canından olan; tutuklanarak müebbet cezalar verilen kişiler oldu.

 “Beyazlar” hatta “bembeyaz azınlık” dışında, kimseler Eski Türkiye'ye yaranamadı. Ülkenin her yerinde canlar yaktılar ama Doğu'da bir başka yaktılar.

“Beyazlar” dışındaki her ırk suçluydu amma Kürt olmanın katma değeri vardı. İnancını yaşamak konusunda da durum aynıydı. Onlara göre; “Yazık” değil, “Oh” oluyor; pek yakışıyordu(?).

Pek anlaşılıyor: “Doğu'da insanları suçsuz yere tutuklayıp bırakıyorsunuz; ne kârınız var?” diyenlere; verilen cevaplar hala kulağımda:  “Hapiste tutmasak da sabıkasına işleyip geleceğini karartıyoruz!” Böylesi kebairi;  “masumiyetlerin ırzına geçen ve nihayet Adl-i İlahi'ye yaman yakalanan FETO” fena işledi. Lanet olsun!

İşte bir suç:  “Yolu kesilen araçtaki polis arkadaşım, 500'TL; ben, 10TL haraç vermiştim…” diyen gariban şimdi suçlu.  Zinhar olmaz!

Derim ki; böyle bir zeminde sabıka kaydı bir başka sorgulanmalı; adaletin tecellisi için, Allah'ın rızasını kazanmak ve baka için!

“Prof, bürokrat …”  değil; “taşerona işçi” alıyoruz. 28 Şubat ve FETO ihanet şebekesinin yaktığı yüreklere su serpmenin vakti geçiyor. Bunların verdiği cezalarla milletin rızkıyla oynamayalım. Halkı şaşırtmayalım, ezber bozalım.

Kan gölünde, akrep ve yılanların sardığı bir coğrafyadayız. “Çağdaş Çanakkalelerimizde” bedel ödeyen garip gurebayı, derin paralellerin verdiği cezalar yakmasın! Tunus yargısı bile darbe cezalarını sildi.

“Kış, ‘Baharı yüreğimde saklıyorum' deseydi; kim inanırdı?” (Şeriatî) ama inanıyoruz! İnanmak istiyoruz vesselam!

Paylaş: