Batıla Hakkın Mevzilerini Teslim Etme Mesuliyetimiz

Necati Karataş

Sevgi, şefkat ve dayanışma bakımından bir vücudun organlarına ben­zetilen Müslümanların, öncelikle birbirlerinden müstağni kalamayacak­ları, yekdiğerine karşı duyarsız olamayacakları ortadadır. 
Müslümanlar olarak uzunca bir zamandan beri, başta başımız olmak üzere ümmet bünyemizin kalb ve kafa gibi önemli birçok nahiyesinde büyük ve ciddi rahatsızlıklar bulunmaktadır. Bu bir gerçek. Yine aynı şekilde, ümmet-i Muhammed'in, Kur'an'ın ifadesiyle"dinlerine uymadıkça asla razı edemeyeceği" haçlı ve siyon güç odakları tarafından planlı ve bilinçli bir şekilde içine itildiği elem ve ızdırabı, giderek sanki daha az hisseder olduğu, yönetimler düzeyinde bunun daha da yoğunlaştığı gözlemlenmektedir. 
Özellikle Cumhuriyet Döneminden sonra çağdaşlaşmak(!) adı altında Müslümanlar çok tehlikeli bir yola girdiler. İşe tiyatrodan başlayarak kumar, piyango, at yarışı, maç, alçaklık sergileyen filmler çıkardılar. 
Asıl istekleri, Müslümanın aklını, kalbini İslam’dan başka yöne çekmekti ve başardılar. Bugün Müslümanım diyen kişi, dinini öğrenmek için hiç vakit ayırmıyor. 
Onunla ilgilenmiyor… 
Her şeye zaman buluyor sıra dine geldi mi “Zaman bulamıyorum” diyor.
Aklımızdan bile geçmeyen ahlaksızlıklar bizlere artık normal gelmeye başladı. Medenileşmek adına aslında biz Müslümanların haya duygularına müdahale ettiler. Bakışlarımıza İslam’ın öngördüğü şartlar değil de İslam dışı dünyanın gözümüze taktığı gözlükler hakim oldu. 
Bugünkü gençliğin faturası kimin üzerine kesilecek? Gençliğin kurtuluşu için en ufak bir çaba göstermeyen biz Müslümanlar, kendimizi suçsuz görünce kurtulacağımızı mı zannediyoruz? Kimindir bu esrarkeş gençler… 
Kimindir yuvalardaki babasız çocuklar… 
Kimindir kumar yüzünden yıkılan yuvalar? 
Ölenler, sürünenler… 
Bugün bu vahşet ve tüyler ürpertici olaylardan kim suçsuzum deyip de sıyrılabilir?
Zararın neresinden dönülse kardır. Hatamızı anlarsak dönüşümüz de o kadar kolay olur. Batı anlayışının zihnimize bulaştırdığı bakışla İslam’ı anlayamayız. 
Oysa ki "mümin" silüeti, yani sevgi, merhamet ve dayanışma üç­geninde birleşmiş bir ümmet bünyesi, her türlü rahatsızlığın kesin merhe­midir. 
Hak ve Batıl mücadelemizde iki emanetimiz en büyük dayanağımız olacaktır.
O halde Müslümanlar artık kendilerine gelmelidir. Mahcubiyetimiz mümin duyarlığını sistemleştirdiğimiz gün bite­cektir.
Selam ve Dua ile

Paylaş: