Doğu Akdeniz gerilimi/Azerbaycan - Ermenistan çatışması

Serdar Mirza Mollabey

Türkiye,

Coğrafyasında uzun yıllar pasif, edilgen, statik ve savunmaya dönük bir politikayla, küresel aktörlerin oyunlarında kendisine biçilen piyon rolüyle varlığını sürdürmek zorunda kalmıştır.

 

Yakın tarihte,

Savunma sanayisine yaptığı devasa yatırımlarla dışa bağımlılığını önemli ölçüde ortadan kaldırmış ve silah envanterine eklediği yeni nesil teknolojik silahlarla operasyonel kabiliyetini arttırmıştır.

 

Arap baharıyla coğrafyasında yaşanan derin kırılma ve kaos, merkezi hükümetleri zayıflatarak terör örgütlerine yeni hareket alanları doğurmuştur.

Güney sınırının terör koridorlarıyla çevrelendiğini farkeden Türkiye sahip olduğu jeopolitik ve jeostratejik güç potansiyelinin farkında bir anlayışla yeni kodlar üzerine inşa ettiği  proaktif bir dış politika benimsemiştir.

 

Benimsediği bu yeni anlayışla, milli güvenliği için tehdit olarak gördüğü  terör  koridorunu savunma sanayisinin ürettiği milli teknolojiyi kullanarak yerinde imha için sınır ötesi operasyonlar gerçekleştirmiştir.

Bu sayede yeni silahlarını kullanarak sahada operasyonel gücünü test etme imkanı bulabilmiştir.

 

Türkiye, bu yeni dönemde ulaştığı güce güvenle bölgesinde piyon olmayı reddederek oyun kurucu olmayı hedeflemiştir.

 

Batı dünyası Türkiye'nin bu yeni dış politika anlayışını;" reckless" Pervasız, sonunu düşünmeyen, başına buyruk şeklinde tanımlamaktadır.

 

Türkiye'nin bu yeni anlayışla ABD, Rusya ve Avrupaya rağmen Suriye, Irak, Libya ve Doğu Akdeniz deki faaliyetleri, Batıyı ciddi anlamda rahatsız etmektedir.

Rahatsızlığın asıl sebebi Türkiye'nin politikalarıyla sömürgeci anlayışla bu bölgelerde bulunan ülkelerin çıkarlarına çomak sokmasıdır.

 

Yeni dış politika anlayışıyla,

Enerjide dışa bağımlılığını ortadan kaldırmayı hedefleyen Türkiye, bu amaçla birçok sondaj gemisiyle Akdeniz ve Karadenizde arama çalışmaları yapmaktadır.

 

Batı dünyasına rağmen Doğu Akdenizde Navtex ilan ederek sondaj çalışmalarına başlaması Türkiye ile Yunanistan'ı karşı karşıya getirmiştir.

Yunanistanla yaşanan gerilimi fırsat bilen başta Libya hezeyanının rövanşını almak isteyen Fransa olmak üzere birçok batı ülkesi Yunanistan'a yardım ve destekte bulunarak hatta savaş gemilerini peşinen Doğu Akdeniz e göndererek Türkiye'ye yönelik bir cezalandırma eylemini hedeflemişlerdir.

Durumu farkeden Türkiye stratejik bir hamleyle Oruç reis gemisini limana çekerek bunu önlemiş tir.

 

Türkiye'nin enerji ihtiyacına yönelik dış politikasının bir ayağını da Azerbaycan oluşturmaktadır.

Bu amaçla son yıllarda ihtiyacı olan doğalgaz ve petrolün önemli kısmını Azerbaycandan temin etmektedir.

Rusya enerji ihtiyacının önemli kısmını kendisinden sağlayan Türkiye gibi bir müşteriyi Azerbaycan'a kaptırmış olmanın öfkesini Ermenistan eliyle Azerbaycan'a bir cezalandırma eylemi gerçekleştirerek dindirmeyi hedeflemektedir.

Bu nedenle saldırı Türkiye ile demiryolu bağlantısını sağlayan, petrol ve doğalgaz akışının yaşandığı Tovuz bölgesine yapılmaktadır.

Azerbaycan ve Ermenistan Sovyet Rusya döneminde herbiri Sovyet Rusyaya bağlı iki özerk devlettir.

Stalin döneminde özerk bir Ermeni bölgesi oluşturmak amacıyla Azerbaycan'a bağlı  Karabağ'a Ermenileri taşıyarak silahlandıran,  ve 90'lı yıllara gelindiğinde Ermenistan' a silah desteği vererek Karabağ'da katliam'a neden olan Rusya, son dönemde politika ve açıklamalarıyla Batıya yeşil ışık yakan Ermenistan'ın ihanet saydığı Batıyla  yakınlaşmasını Azerbaycanla fitilini ateşlediği  çatışmada kısmen yalnız bırakarak cezalandırmayı hedeflemektedir.

* Yani tek çatışmayla iki taraflı bir cezalandırma eylemi hedeflenmektedir.

 

Dua ile....

Paylaş: