33.Yılında Halepçe

M.Medet Solmaz

Zalimin rengi, mizacı nasıl ki aynısa;

Mazlumun,mazlumiyetin kaderi de aynı!..

Kimi zaman mazlumiyeti dile getiren ses olurda,

Kimi zaman sesler kısılır ya da çık(a)maz olur!

Her nedense;

 bu acı, daha da koyuyor insana!

Mazlumiyet mahrumiyetle olunca,

Sessini dünyaya yayamayınca,

Acını paylaşanın olmayınca!...

1988 senesinin  16 Martı,

Kürdistan coğrafyasının,

Süleymanye’nin Halepçe kentinde;

Nevroz çiçekleri daha yeni baş gösterirken,

Tabiat ve yer üstü,

Umutla, neşeyle baharı beklerken,

Sirvan Nehri coşkuyla akarken,

Zagros dağlarının karı-buzu yerini,

Bahara teslim etmeye hazırlandığı,

O anda!

O gün bulutlar kararırken,

Beliren karartı yağmur bulutu değil!...

Etrafa yayılan toz, duman,

Çölün tozu değil!..

Çevreye yayılan sahte koku,

Bilindik nar,elma kokusu değil!..

Tayyareler/uçaklar;

kurşun yağdırmıyordu bu kez,

Savaş uçakları değildi bu kez,

Sessiz ve hinlikle zehir saçıyordu!

Solunan, oksijen değil!

Zehirli gaz;

Hardal ve sarin!

Yerde yüzükoyun yatanlar,

Cansız ve rengi solmuş bedenler,

Kimi kapısının eşiğinde,

Kimi kaçmaya bile fırsat bulamazken,

İşte orada, oracıkta,

sessizce ölüme terk edilirmişçesine!...

Annesinin sütünü emen bebeler,

Sokakta oynaşan sebiler,

Sofrada yemekte birlik olan aileler,

Bağ, bahçesini budamayla meşgul rençperler…

Bir bir, patır patır hayattan koparıldılar…

On binlerce can zehirle katledildi,

Bir o kadarı da solunan zehirle birlikte,

Ya sakat / yarım yamalak şekilde!

Ya da solunum güçlüğüyle birlikte ölüme gitmekte,

O günden bugüne yayılan ölümler,

Yıllar boyu süren katliamın izleri!

Ve halen zehrin etkisiyle devam eden ölümler!...

Ozan ne de güzel ağıt yakmakta;

‘’Bavik bi keder xwe davêjine ser zarokan e

(babalar çaresizce çocuklarına kendini siper etmekte)
Lê zarok mane bê nefes, bê ruh û bê can e!

(Gel gör ki çocuklar nefessiz, ruhsuz ve cansız)
Ax birîndar im wey lo lo lo wey lo…

(Yaralıyım ahh, yaralıyım!..)
Hey lê lê.... wey lê lê... ferman e ûy... hawar... hawar...

(Buyruk verilmiş imdat imdat!...) ‘’

Zalimler son nefeslerini bu dünyada,

Sair zalimlerin direktifiyle,

Darağacında verirken;

Mazlum Halepçe halkının hakkı,

Kutsal vaatte kaldı..!

"Allâh’ı zalimlerin yapmakta olduklarından habersiz sanma.

 Onların azabını,

gözlerin dehşetle dışarı fırlayacağı güne ertelemektedir."

(Kur’an/İbrahim/42)

Asıl büyük hesap,

Hesap-ceza- gününde değil midir???

 

Kalın sağlıcakla…

Etiketler:
Paylaş: