Terakki nasıl olur

SELAMİ ÇEÇEN

Hayalimin süraatli atına binmiş geziyorum. Kah geçmişe kah geleceğe gidiyorum. Geçmişin sayfalarında gezerken Müslümanlarının yeryüzüne hükmettiği günlere gittim. Yeryüzüne adaletle hükmedilen günler. Müslümanların izzet sahibi olduğu günler. İlimde, sanatta, bilimde Müslümanların çığır açtığı günler.

Sonra hayalim beni bu güne getirdi. Müslümanların yeryüzünde mahkum olduğu bu günler. Müslümanların zelil olduğu bu günler. Müslümanların bilim ve sanatta batıyı yüz yıl geriden takip ettiği günler...

Sonra hayalimin süraatli atıyla geleceğe gitmek istedim. Acaba gelecekte Müslümanlarının ahvali nasıl olacak görmek istedim. Ama maalesef hayalim beni geleceğe götüremedi. Geleceği tahmin edemedim, düşünemedim. Hayalim beni götüremeyince Kur'ana sarıldım. Kur'an bana "Allah muhakkak nurunu tamamlayacaktır." dedi. Sonra Kur'an ikliminden dönerken Resullullahın kızı Fatmaya söylediği şu hakikat kulağımda çınladı "Kızım tasalanma üzülme! Yakın bir gelecekte Allah babanın adını yeryüzünde kıldan tüyden yapılmış her çadıra, kerpiçten kiremitten yapılmış her eve ya izzetle ya zilletle sokacak"
Sonra Üstad Bediüzzamanın  gecelerin karardığı, müslümanların en sancılı döneminde söylediği şu sözünü işittim  "Evet ümidvar olunuz, şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür sadâ, İslâm'ın sadâsı olacaktır!"

Evet inandım, iman ettim olacak, müslümanlar yine izzetli günlere kavuşacak. İslam tekrar küfre galebe çalacak. İslam tekrar yeryüzünde bir medeniyet inşa edecek.

 Ama nasıl? Nasıl olacak bu? Müslümanlar nasıl terakki edecek? Müslümanlar yüz yıl geriden takip ettiği batıyı nasıl yakalayacak?

Bu sorunun cevabı aslında çöküşümüzde gizli. Bizim küfür karşısında, batı karşısında çöküşümüz Osmanlı döneminde başladı. Osmanlının batı karşısında çöküşünün arka planında Osmanlı'nın ekonomik olarak zayıflaması, batının ise ekonomik olarak ilerlemesini yatıyor. 

Müslüman ülkelerde maalesef bu gün halkın büyük bir kısmının tek düşüncesi geçim derdi. Maalesef durum böyle olunca gelişme mümkün olmuyor. Eğer insanlar geçim derdinden kurtulabilirse düşünme fırsatı bulacaktır. O zaman bilim üretebilecek, sanat üretebilecek, medeniyet üretebilecektir. Bu nahkumiyetimiz Allahın izniyle son bulacaktır. Bu noktada en büyük  sorumluluk devlet yöneticilerine düşüyor. 

Yöneticilerimiz var olan kapitalist düzen içerisinde nasıl ülkemin refah seviyesini yükseltirim şeklinde düşüneceklerine İslâm'ın mükemmel ekonomi sistemini bu çağa nasıl uygulayabilirim şeklinde kafa yormalı, ekonomistlerini seferber etmelidirler. Evet kabul ediyorum bu kolay bir şey değil ama imkansız da değil. 

Eğer insanlarımız geçim derdinden kurtulursa emin olabiliriz ki bilimde üretebilir, sanatta üretebilir medeniyette üretebilriz. 
Vesselam

Paylaş: