Çağdaş Kavramlar ve Beşeri Akımlar Üzerine – (1. Bölüm)

M.Furkan Aslan

Hz. Ömer (r.a)
 ‘’Çağdaş Kavramlar ve Beşeri Akımlar’’ isimli yazı dizimizin ilkini ele almış bulunmaktayız.
Konu ile ilgili geniş araştırma çalışmalarının ürünü olan Muhammed Kutub’un ‘’Çağdaş Fikir Akımları’’, Ali Bulaç’ın ‘’Çağdaş Kavramlar ve Düzenler’’, M. Mutahhari’nin ‘’İnsani Kamil’’ ve belki Aliya İzetbegoviç’in ‘’Doğu-Batı Arasında İslam’’ı ile Cemil Meriç’in ‘’Umrandan Uygarlığa’’ gibi eserleri sayılabilir.
Son yüzyıllarda dünyayı adeta kasıp kavuran, birçok bölgeyi kendi tahakkumu altına alan hegemonyalar, bu tasallutlarını belirli başlı kavramlar ve kendilerince teori haline getirdikleri düzen ve akımlar üzerinden yapmışlardır. 
Bu düzen ve akımlar, salt ideolojik düşüncenin ürünü olması ve narsist, egoist, emperyal ihtirasların birer dışa vurumu olması hesabıyla elbette ki tezahür ettiği hiçbir toplum üzerinde herhangi bir olumlu değişime sebep olmamıştır.
Öyle ki, birey ve toplum bir yana, doğa ve tabiata dahi zarar vermişlerdir. Çin Komünist Partisi kurucusu ve eski Çin Devlet Başkanı Mao Zedung’un Çin devletini felakete sürükleyen serçeler ile olan devrimci(!) savaşım sürecini hatırlatmakta fayda var.
Özetle mesele şöyle gelişir:
Çin’in zekası fevkalade geri Bilge(!) Başkanı Mao, devrimden sonra ne yapıp edip Çin’de bir ‘’buğday tasarrufu’’ oluşturmayı amaçlar. Bir tek buğday tanesinin dahi boşa gitmesini istemeyen Mao, kahvaltı ettiği sabahlardan birisinde, masasına konan serçe kuşu, ekmeğinden bir parçayı koparıp pencereden uçuverir. O anda aklında şimşekler çaktı Mao’nun. Zira büyük bir teori’yi keşfetmişti!
Çin Halkı’nın bir buğday tanesine bile ihtiyacı varken, tarlalarda buğdaya dadanan hırsızlar serçelermiş.
Serçe başına günde 10 buğday tanesi olsa, yüz serçe, bin serçe, milyon serçe...
Derhal emir verdi:“Ne kadar serçe varsa öldürülmeli” Bu sefihçe emrini ziyadesiyle yerine getirenlere ödül dahi verecekti. Çin Halkı komutu alır almaz çıktı serçe avına. Yuvalarını bozup serçelerin yumurtalarını bile kırdılar. Serçe katliamı çok uzun bir süre devam etti.
Hasat zamanı geldiğinde Mao haklı çıktı. Gözle görülür bir artış vardı ancak bu mutluluk çok uzun sürmedi. 
Zira bu Bilge(!) Başkan, doğa’daki ekoloji’den habersizdi.
Serçeler ölünce, envai çeşit zararlı böcekler ve çekirgelerin nüfusu çok büyük derecede arttı.
Bunun üzerine, Mao tarihi sözünü söyledi; “Boş verin gitsin!”
Artık serçeler ve diğer kuşlar avlanmayacaktı, ama çok geçti.
Çekirgeler tarlaları telef etti. Kısa sürede kıtlık başladı. Yaklaşık 20 milyon Çinli kıtlık, açlık ve hastalık yüzünden öldü.

Bu olay, çağdaş ve beşeri akımların Mao üzerinden bir özetidir. Rabbimizin şifa kaynağı olan kitabında ‘’ Allah’tan başka varlıkların korumasına sığınanların durumu, örümceğin durumuna benzer: Örümcek, (ağını) kendine bir yuva edinir, ama yuvaların en çürüğü de örümceğin yuvasıdır. Keşke bilselerdi!’’ (Ankebut, 41) diye buyurması, cihanşumul bir kaidedir. Tarihten beri ne zaman İlahi akıl, irade, özgürlük, fiil, kuvve, kaide, ahkam bir köşeye bırakılıp beşer salt kendi ihtiyarı ile bir şeyler yapmaya çalışmış ise her zaman sonu hüsran ile neticelenmiştir.
Fıtrat, ancak ve yalnızca İlahi iradenin/kaidenin şemsiyesi altında kendini her anlamda güvende hisseder. Sosyal, ekonomik, kültürel donanımlar ve ihtiyaçlara, ancak burada cevap verilir.                                           
Zira İlahi irade ve kaideler, insanın fıtratının doğal ve tabii gelişiminin bir parçasıdır. Bireysel ve toplumsal gelişim sürecinin her türlüsüne burada katkı sağlayacak etkenler vardır. 
Üstad Beddiüzamanın, ‘’İnsan fıtraten mükerrem olduğundan hakkı arıyor.
Bazen bâtıl eline gelir, hak zannederek koynunda saklar.
Hakikati kazarken ihtiyarsız dalalet başına düşer, hakikat zannederek kafasına giydiriyor’’(Mektubat) tespiti ne kadar da yerindedir. 
Zira insan, adeta beşeriyetin bir gerekliliği gibi daima bir arayış içindedir. Ne acıdır ki bazen bu arayış içerisinde fakr ve acze müptela beşerin elinde arıyor kurtuluşu. Rabbimizin bu konuda ki ihtarı, sarsıcı olmakla birlikte verdiği misali de beşerin ne kadar zayıf olduğunun en güzel temsilidir:
‘’Ey insanlar! Size bir misal verilmekte; dinleyin onu: Allah’tan başka kendilerine yalvarıp yakardıklarınız var ya, hepsi bunun için bir araya gelseler bile bir sinek yaratamazlar!                                                   Hatta sinek onlardan bir şey kapsa, onu dahi ondan kurtaramazlar.                                                             İsteyen de âciz, kendinden istenen de!’’(Hac, 73)
Ne ki fıtratın en temel ihtiyacı bu arayış içerisinde kendisine en münasip daireyi bulup onunla buluşmaktır. Elbette ki bu tiryak, Rabbimizin her anlamda bizler için seçtiği ve bizlerin nazarına sunduğu kendi istikamet dairesidir. 
Akıl, ruh ve kalp, bu daire içerisinde her türlü sekineti, saadeti ve refahı elde edecektir.
‘’Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O’ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak rabbine dön.’’            (Fecr, 27-28)
Devamı gelecek…
Bir sonra ki hasbihalimizde görüşmek dileğiyle..
Hâyırla kalınız…

Paylaş: